Aldatmanın ve Aldatılmanın Nedenleri?

Günümüzde ilişkileri en çok yaralayan konu budur. Aldatmak ya da aldanmak. Ya aldatacak kadar hin olmak ya da aldanacak kadar saf olmak.Her iki halde de taraf olmak. Durduğunuz taraf toplumdaki ve ilişkideki statünüzü de belirler. Eğer erkekseniz ve yakalanmama becerisini gösterebilmişseniz ‘vay ne kurt adamsın,saman altından ve üstünden su yürütüyorsun,yengenin hiç ruhu duymuyor bile ‘denilerek bir anlamda sırtınız sıvazlanır.Yok yakalandıysanız,durum fena.Affedilmek için epey bir bedel ödemeniz gerekir ve eğer bu beraberliği sürdürecekseniz de ömür boyu bunun bedelini yaptığınız burnunuzdan gelene kadar ödersiniz.Ama kadınsanız ve Allah korusun bir de duyulursa bunun bedeli falan olmaz.İki kaşın ortası türü bir muameleyle karşılaşmanız söz konusudur.Hatta böyle bir tepki vermeyen erkeğin her şeyinden şüphe edilir.Alacağınız en insani tepki ele güne rezil edilerek boşanmak olur.

Böyle iki yüzlü bir toplumun yüzsüz bireyleri olarak da bizler kadın erkek eşitliğinden falan söz ederek uygar bir ülkede yaşamanın onuru ve gururuyla yaşar gideriz.Bütün bunlar aldatmanın veya aldanmanın dışarıdan görülen tarafıdır.Bazı bilim adamlarına göre insanlar bu eylemleri yapmak üzere biyolojik olarak zaten programlanmış olarak doğarlar.Bu evrimleşme tarihimiz kadar uzun bir süreçten kaynaklanır.Aslında insan tek eşli olmaya uygun bir varlık değildir diyor bilim adamları.

Bir Alman dergisi aldatma üzerine bir araştırma yapmış ve çok ilginç sonuçlara ulaşmış.Bu sonuçlara göre aldatmanın nedenlerini de bulmuşlar:

Aldatan taraftakiler,bu heyecanın yerini başka hiçbir şeyin tutmadığını söylüyorlar ancak kendileri aldatıldıklarında yaşadıkları acının da tarif edilemez olduğunu ifade ediyorlar.

Araştırmaya göre her iki kişiden biri en az bir kez aldatılmış.Kadınlar eşlerini kendi arkadaş çevrelerinden biriyle aldatıyorlar ve % 65-70′i bunu bir kez yapıyor.Geri kalan yaklaşık % 27-30′luk bir grup kadın ise daha uzun süreli bir aldatma ilişkisi kuruyor.Erkekler ise eşlerini aldatırken seçtikleri kişiyle tesadüfen tanışıyorlar.Ancak üç erkekten biri de işyerinden bir kadınla beraber olmayı tercih ediyor ve bu daha uzun süreli bir ilişki oluyor.Araştırmaya konu olan grubun % 57’si için öpüşmek bile bir aldatmayken ,% 20′lik bir bölüm el ele tutuşmayı aldatma kabul ediyor.Aldatan kadınların çoğunluğu bunu saklamaktan yana,diğerleri ise en yakın arkadaşlarına anlatıyorlar.

İlginizi Çekebilir  Kalay Nedir? Özellikleri, Kullanım Alanları ve Çıkarıldığı yerler

 

Peki aldatan kadın ve erkeklerin gerekçelerine bakınca ne görüyoruz?Bildik malum gerekçeler:

Eşimin yapmadığı jestleri yapıyordu; eşime benzeyen birini seçtim; hala ilgi görüyor olduğumu test etmek istedim; tamamen boş bir anıma geldi; ben aslında eşimi seviyorum; bu sadece kısa süreli bir cinsel beraberlikten başka bir şey değil,vs,vs,vs,

Geri kalan her şey aslında sadece vesaire’ lerden ibarettir.Çünkü bu bilim adamları işin biyolojik sebeplerini bulmuşlar.Araştırmalara göre aldatmalar kadınların hamileliği sırasında başlıyor.Aldatmanın ardından ilişkilerin kurtarılabildiğini ve hatta tekrar bir aşka bile dönüşebildiğini iddia ediyorlar.Aldatılmanın can yakıcı olmasının sebebi ise yüzyıllardan beri bu eyleme karşı savaş verme yoluyla neslimizin devamını sağlaması.Kıskançlık savaş yoluyla kendimizi ve soyumuzu korumamıza neden oluyor.Kadınlar neden aldattıklarını açıklarken sevgi eksikliğini ya da cinsel sorunları gösteriyorlar ama bunun altında da evrimleşmeye kadar giden başka nedenler var:Güçlü genlere sahip erkekleri aramak ve soyun devamını sağlamak.Bilim adamları çok mantıklı açıklamalar bulsalar da işler pratikte böyle yürümüyor.

İnsan ele güne duyurarak davullu zurnalı düğünler yaparak kapı gibi nikah kıyarak aldığı karısının ya da kocasının bir başkasını tercih etmesini kaldıramıyor.Zaten aksi halde insana etiketi hemen yapıştırıyoruz,’mezhebi geniş’ diye.Bakın altında ne bilimsel gerçekler yatıyormuş bilmiyoruz.Evlenene kadar ‘hayatım,uğur böceğim,pamuk şekerim’.Evlendikten sonra ‘tapulu malım.’Sonra gelsin töre cinayetleri,sokak ortasında infazlar,kendi kendine intihar ettirilenler.Ya da birbiriyle kuma olarak gül gibi geçinip gidenler…

Oysa başka şeyleri konuşmak lazım.Onun için de önce iletişim kurmak lazım.Maalesef biz birbirini dinlemeyen,dinlese de anlamayan ve birbiriyle konuşamayan bir toplumuz.Mesela aşık olarak,tüm dünyaya meydan okuyarak evlendikten sonra niye bu aşkı sürdüremiyoruz?Niye kendimize ve eşimize saygımız sevgimiz bitiyor?Niye başkaları için giyimimize,konuşmamıza ve oturup kalkmamıza özen gösteriyoruz da eşimize karşı bu kadar özenli değiliz? Ve son olarak ne yapmalıyız hep sevgili kalabilmek için?

Hepimizin önce bunların üzerinde düşünmesi gerekmez mi? 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu