Depresyon Nedenleri Nelerdir?

Depresyon, kalıcı üzüntü ve hayata karşı ilgisizlik, bir zamanlar zevk alınan faaliyetlere ilgi kaybı, iştah veya uyku düzenindeki değişiklikleri içeren bir duygudurum bozukluğudur. Depresyon her yaştan, cinsiyetten ve etnik kökenden insanı etkiler.

Depresyon, ABD nüfusunun en az yüzde 2,7’sini etkiler ve altı yetişkinden biri hayatlarının bir döneminde depresyon yaşamıştır. Depresyonu olan birçok kişi aynı zamanda bir anksiyete bozukluğu ve/veya madde bağımlılığı sorunuyla da uğraşmaktadır.

Bir kişinin depresyon geliştirme riskine katkıda bulunan birkaç faktör vardır: genetik, diğer stres faktörlerine tepki (örneğin sevilen birinin ölümü), kimyasal dengesizliklere karşı biyolojik reaksiyonlar ve beyin kimyası dengesizlikleri. Depresyon, özellikle kadınlar arasında kimyasal bir dengesizlikten de kaynaklanabilir.

Depresif insanlar genellikle üzgün ve üzgün hissederler. Daha önce keyif aldıkları etkinliklere olan ilgilerini kaybedebilir, konsantre olmakta veya bir şeyleri hatırlamakta zorluk çekebilir, sinirli ve huzursuz hissedebilir veya gelecek hakkında bir kayıtsızlık duygusu yaşayabilirler. Depresyon hem evde hem de işte günlük yaşama müdahale edebilir; ayrıca madde bağımlılığına ve anksiyete bozuklukları veya yeme bozuklukları gibi diğer sorunlara da yol açabilir.

Depresyon belirtilerinden bazıları şunlardır: üzgün veya cesareti kırılmış hissetmek; hayata ilgi kaybı; konsantre olma, bir şeyleri hatırlama, karar verme zorluğu; sinirlilik veya huzursuzluk; uyku ile ilgili sorunlar; çok fazla veya çok az yemek yemek (örn. tıkınırcasına yeme); değersizlik veya suçluluk duyguları; hafıza, planlama, organizasyon becerileri ve karar verme yeteneği ile ilgili sorunlar; sosyal faaliyetlerden çekilme; ve aşırı ölüm veya intihar düşünceleri.

Depresyonla İlgili Sağlık Sorunları Nelerdir?

Depresyon kendinizi yorgun hissetmenize neden olabilir, bu nedenle günlük ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar enerji üretemiyor olabilirsiniz. Ayrıca sizi hastalığa ve hastalığa daha yatkın hale getirebilir. Tıp uzmanları, depresyonun obezite (örneğin iştah artışı), kalp hastalığı (örneğin daha az aktivite, artan kolesterol seviyeleri), felç (örneğin yüksek tansiyon) ve diyabet riskini yüzde 20 ila 50 oranında artırdığını tahmin ediyor.

Depresyon ayrıca kalp hastalığı, yüksek tansiyon veya diyabet gibi önceden var olan sağlık sorunlarını daha da kötüleştirebilir. Bazı raporlar, depresyon ile diğer sağlık sorunlarının (örneğin, madde kötüye kullanımı, yeme bozuklukları) gelişimi arasında doğrudan bir ilişki olduğunu göstermektedir. Depresyon, genel refahınızı olumsuz yönde etkileyebilecek fiziksel ve zihinsel enerji kaybına yol açabilir.

Depresyon Neden Faktörleri Nelerdir?

Depresyonun nedenleri çok faktörlüdür. Bu hastalığa katkıda bulunan birkaç faktör vardır:

1) Genetik: Depresyonun genetik bir temeli vardır ve yıllar içinde araştırmacılar depresyonun ortaya çıkmasında rol oynayan birçok gen tanımlamıştır. Bununla birlikte, depresif bir kişinin aile üyeleri de depresyondan muzdaripse, hangi aile üyesinin risk altında olduğunu veya belirli bir genin neden olup olmadığını belirlemek zordur.

2) Diğer stres faktörlerine karşı biyolojik tepkiler: Birçok insan, sevilen birinin kaybının, boşanmanın veya bir ilişkinin sona ermesinin depresyonu tetiklediğini fark eder. Araştırmacılar, beyindeki kimyasal dengesizlikler ve hormonal değişiklikler gibi çok sayıda faktörün bu tür reaksiyonlara katkıda bulunduğuna inanmaktadır. Çoğu durumda, bu tip depresyon iki yıldan fazla sürmez, ancak beş yıla kadar şiddetli olabilir.

İlginizi Çekebilir  Prostata Ne İyi Gelir

3) Beyin kimyası dengesizlikleri: Nörotransmitterlerin nasıl düşündüğümüz ve hissettiğimiz üzerinde önemli bir rol oynadığı iyi bilinmektedir; onlar olmadan normal bir şekilde çalışamayız. Normal bir nörotransmitter seviyesinin depresyonu önleyebileceği de gösterilmiştir. Vücudumuzun kimyasal dengesi hücresel düzeyde bozulduğunda beynimizin olması gerektiği gibi çalışması zorlaşır ve kendimizi kötü hissetmeye başlarız.

4) Psikolojik faktörler: Depresyon, kaygı, güven kaybı veya değersizlik duyguları gibi diğer psikolojik sorunlardan kaynaklanabilir. Bunlar genellikle depresif hastalıkla el ele gider.

5) Özgüven eksikliği: Olumsuzluk, depresyonun talihsiz bir parçasıdır; çoğu durumda kişi mutlu olmayı hak ettiğine inanmaz ve kendi çabalarını sabote etmeye başlayabilir.

6) Yaşam stresleri: Birçok insan kendi gerçekliklerinden kaçmak için uyuşturucu ve alkole yönelecektir. Ayrıca riskli davranışlarda bulunabilir, hiperaktif hale gelebilir veya çeşitli kendine zarar verici davranışlar sergileyebilirler.

7) Suç faaliyeti: Depresyon öyküsü olan kişiler suç faaliyetine

buy-levitra-usa.com

, şiddete ve cinsel sapıklıklara daha yatkındır. Depresyonu olan kişiler tarafından işlenen suçların çoğu aynı zamanda aile üyelerine veya yakın arkadaşlarına karşı da işlenmektedir.

8) Bilgi eksikliği: Damgalanma korkusu, birçoğunun sessizce acı çekmesinin bir nedenidir ve bu, depresyon konusunda en çok zarar verici olabilir.

 9) Olumlu destek eksikliği: Depresyondaki çoğu insan için yardım aramak zordur. Çoğu durumda, yardım aramanın hayatlarını iyileştireceğini göremezler. Bir aile üyesi veya sevilen biri onları cesaretlendirip destekleyebilirse, yaşamak ile ölmek arasındaki farkı yaratmak doğru ilaç olabilir.

10) İntihar: Depresyon bazı durumlarda ölümcül olabilir. En yüksek intihar riski, depresyon ve madde bağımlılığı sorunu yaşayan kişilerde görülür; ancak depresyondan mustarip birçok insan intihar etmeye devam etmez. Depresyonun nedenleri ile ilgili üç ana düşünce okulu biyolojik, psikolojik ve sosyal teorilerdir. Ancak bunlar birbirinden bağımsız değildir.

Biyoloji teorisyenleri, depresyonun beyindeki kimyasal dengesizliklerden kaynaklandığına inanırlar. Travmatik bir olaydan sonraki dönem, genellikle bir kişinin ilk kez depresyona girdiği zamandır. Araştırmalar, beynin nörotransmitterlerindeki (yani sinir uyarılarını ileten kimyasallardaki) değişikliklerin depresif hastalığa yol açabileceğini gösteriyor.

Antidepresanlar vücudun nörotransmitterlerini kimyasal olarak düzenler ve bu da depresyon belirtileri varsa düzelmeye yol açar; ne yazık ki, bu ilaçlar zamanın sadece %60’ında işe yarıyor ve herkese yardımcı olmuyor. Psikolojik teorisyenler, olumsuz ve karamsar düşüncelerin depresyona yol açtığına inanırlar. Nevrotik kişilik özellikleri, çocukluk deneyimleri ve genetik kalıtım bu olumsuz düşüncede rol oynar.

Psikolojik teorisyenler ayrıca bilinçaltı zihnimizin hareket etme şeklimizi kontrol ettiğine ve bir kişinin bilinçaltı zihninin bilinçli zihniyle çatıştığında, depresyon için bir üreme alanı haline gelebileceğine inanırlar. Psikologlar, depresyona katkıda bulunan olumsuz düşüncelerle başa çıkmanın yararlı bir yolu olarak danışmanlığı önermektedir.

Sosyal depresyon teorileri, sosyal faktörlerin bireyin depresyon riskini etkilediğini varsayar. Birçok araştırma, güçlü bir arkadaş ve aile destek sistemine sahip olmayan bireylerin, depresyona girme olasılığının, olanlara göre daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu